Siyasi, stratejik, hatta ekonomik meselelere epeyce kafa yoruyor, olayların arka planını aktarmaya, olup bitenleri analiz etmeye çalışıyoruz. Ankara, tabii ki siyaset demek. Siyaset ise devletin, millet eliyle yönetilmesi… Buraya kadar tamam. Ancak bilgi fırtınası içinde gözümüzden kaçan veya arka sıralara bıraktığımız konular sandığımızdan daha çarpıcı biçimde gündemimize giriveriyor. Örneğin “aile kurumumuz!” En güçlü olduğumuzu övünerek anlattığımız bu sahada yaşananları tekil başlıklarda yorumluyor, sonrasını hakiki manada getiremiyoruz. Neden? Çünkü üniversitelerimizin birikimlerinden ya yeterince yararlanamıyor ya da onların bilgi kısırlığında bocalayıp duruyoruz.
Bakınız…
Kadına yönelik olanlar en başta gelmek kaydıyla, şiddet hadiseleri ve artan oranda şiddete meyilli kişiliklerin türemesi,
Çocukların özellikle sosyal medya ortamında her türden istismarı,
Yasa dışı bahis şebekelerinin azgınlığı ve insanlarımızı ağına düşürme metotları,
Kripto para dünyasına balıklama dalan sade vatandaşımızın kayıpları,
Yapay zekâ uygulamaları ve algoritmalarla davranışları şekillendirilen halkımızın hali pür melali!
Demem o ki…
Pandemi şartları fiziki sağlığımızı derinden etkilediği gibi ruh sağlığımızı, aile içi ilişkilerimizi, çevremizle kurduğumuz münasebetleri de kökten sarsmış görünüyor. Maalesef elimizde yeterli araştırma ve anlamlı değerlendirmede bulunmaya esas veriler yok. Ancak dün ile bugünü karşılaştırma becerimizle bir ölçüde mesafe almamız mümkün.
Yakın zamana kadar bildiklerimiz şundan ibaretti:
Pandemide evden çalışma modeline uyum sağladık,
Hobilerimizi geliştirdik,
Mutfağa girenlerimizin sayısı arttı,
Ev yapımı ekmek merakı hepimizi sardı vs vs. Peki ya madalyonun öbür yüzü?
Merhum Sadri Alışık‘ın son filmi “Yengeç Sepeti” misali, aynı mekânda uzun saatler geçirmek ama aslında iç dünyasında birbirinden kopuk yaşamak aile içi gerilimi tetikledi mi?
Ailede iletişim pekişeceği yerde, bireyler kendi odalarına çekilip telefon ve bilgisayar dünyasına mı daldı?
Bahis siteleri, kripto para keşifleri yanında sapkın içerikli sitelerin ağına bu anlarda mı düşüldü?
“Acaba ne imiş?” diye başlayan masum aramalar, bir süre sonra bağımlı ve sorunlu tipler mi üretti?
Bütün bunların üstüne ekonomik problem de eklenince depresif, karamsar, yönlendirilmeye müsait kitleler mi oluştu?
Kuşkusuz bu soruları daha da uzatabiliriz. Lâkin odaklanmamız gereken cevaplar bize…
Anadolu irfan geleneğinin aile için önemini ve yeni nesillere aktarımının gerekliliğini,
Milli ve manevi değerlerin bireyler ve toplum için sağladığı koruyucu zırhın hayatiyetini,
Ahlak temelli yaklaşımın ve din felsefesi aktarımının zaruretini,
Gençlerle yeni bir iletişim ve etkileşim dili oluşturmanın ehemmiyetini,
Ayrıştırıcı değil birleştirici reçeteler geliştirmenin, milletin ortak paydasına hitap etmenin beka meselesi olduğunu göstermekte…
Özetle…
Karakteri, değerler bütünü ve aile yapısı dış tehditlerle örselenen, eş anlı olarak küresel mühendislikle formatlanmak istenen toplum tehlikesine karşı uyanık olmalıyız!