Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da 24 Kasım Öğretmenler Günü ve Öğretmen Atama Programı’na katıldı. Konuşmasının başında 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayan Başkan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
Bugün aynı zamanda bir başka sevincimizi de hep birlikte yaşıyoruz. 20 bin öğretmen adayımızın atama heyecanına şahitlik edeceğiz. Meslek hayatına adım atacak genç öğretmenlerimiz, bilgileriyle, kültürleriyle ve güçlü karakterleriyle Anadolu’nun dört bir yanına ışık saçacak ve evlatlarımızı geleceğe hazırlayacaklardır. Öğretmenlerimiz, bilgi ve hikmetle yoğurup kalpleri terbiye eden birer gönül işçisidir. Onlar, milletimizin değerlerini yarınlara taşıyan birer köprü konumundadır.
TÜRKİYE YÜZYILI MAARİF MODELİ
Kıymetli kardeşlerim, biz eğitim ve öğretim yoluyla yalnızca meslek sahibi bireyler değil; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirme gayretindeyiz. Bir milyon öğretmenimizle, büyük eğitim ailemizin tüm fertleriyle, kökleriyle bağları sağlam bireyler yetişmesi için gece gündüz çalışıyoruz. Burada şu noktayı özellikle vurgulamak isterim: Bu ideale ulaşmak yalnızca diplomayla ya da bilgiyle değil, şahsiyet inşa eden bir anlayışla mümkündür. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, işte bu iddianın ve bu idealin bir tezahürüdür.
Yeni müfredatımız, öğrencilerimizi yalnızca akademik anlamda donanımlı kılmayı değil; okuyan, düşünen, sorgulayan, sorumluluk bilinci yüksek ve eleştirel bakış açısına sahip bireyler olarak yetiştirmeyi hedeflemektedir. Başta öğretmenlerimiz olmak üzere, eğitim- öğretim camiamızın tüm paydaşlarıyla şekillendirdiğimiz bu modelin, millet olarak eksikliğini hissettiğimiz pek çok ihtiyacı karşılayacağına yürekten inanıyorum. Tüm bunları söylerken, elbette şu gerçeğin de farkındayız: Önyargıları kırmak ve alışkanlıkları değiştirmek, çoğu zaman atomu parçalamak kadar zordur, meşakkatlidir ve sabır ile kararlılık gerektirir. Türkiye’nin geleceği açısından, böylesine hayati bir meselenin, ideolojik kavgaların ve günlük siyasi polemiklerin konusu haline getirilmesi son derece yanlıştır. Biz eğitim-öğretim meselesini siyaset üstü tutmaya özen gösteriyoruz ve bundan sonra da bu çizgimizi muhafaza edeceğiz.
ÖNEMLİ İLERLEMELER KAYDETTİK
2002 yılında eğitime ayrılan bütçe yalnızca 7.5 milyar lira seviyesindeydi. Bugün ise bu rakam, yükseköğretim dahil olmak üzere 1 trilyon 620 milyar liraya ulaşmış durumda. Görevi devraldığımızda, ülkemizdeki derslik sayısı 367 bin idi. Bugün ise resmi ve özel olmak üzere toplam derslik sayısı 735 bine ulaştı. Hükümetlerimiz döneminde 800 bin öğretmen ataması gerçekleştirdik.
2002 yılında, ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 36, ortaöğretimde ise 30’du. Bu oranı ilköğretimde 23’e, ortaöğretimde ise 22’ye düşürmeyi başardık. 2025 yılı itibarıyla, yaklaşık 300 bin öğretmenimizin uzman öğretmen ve başöğretmen unvanlarını elde etmesini sağlayacağız.
İSLAM DÜNYASINA ORTAK TAVIR ÇAĞRISI:
MÜSLÜMANLAR YAPTIKLARI KADAR YAPMADIKLARINDAN DA SORUMLU
Rabbimiz Ali İmran Suresi’nde ‘Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, parçalanıp bölünmeyin’ buyuruyor. Bizler Müslümanlar olarak yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da mesulüz. Böylesine zorlu bir ortamda İslam âlemi olarak fikir ayrılıklarını bir kenara bırakıp ortak bir tavır almamız, yekvücut hareket etmemiz gerekiyor. Vahdet olmadan rahmet olmaz.
Yürekler toplu vurmadıkça müstevliler ve müstekbirler karşısında başarılı olunamaz. Filistinli ve Lübnanlı kardeşlerimize, Sudan’da, Yemen’de ve daha pek çok ülkede masumlara ve mazlumlara ancak bu şekilde yardımcı olabiliriz. ‘Bir kötülük gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltiniz’ emrediliyor. Elinizle düzeltemezseniz dilinizle düzeltin. Dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğzedin ki bu imanın en zayıf derecesidir. Evet, bu hadis-i şerife uygun şekilde zulmün, zalimin, kötünün ve kötülüğün karşısında durmamız icap ediyor. “Filistin’de şehit olanların ve yaralananların kanı sadece katillerinin değil, onlara engel olmayanların da üzerlerine sıçramıştır.
ERDOĞAN, NETANYAHU’NUN TUTUKLANMASI İÇİN ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ‘NİN VERDİĞİ KARARLA İLGİLİ BATI’YA SESLENDİ:
KATİLİ TUTUKLAMA KARARINA UYUN
Başkan Erdoğan, İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 4’üncüsü düzenlenen STK Fuarı’nda konuştu: “Şahsımız aleyhinde yürütülen onca kampanyaya, siyonist lobiden ve İsrail destekçilerinden gelen onca baskıya rağmen, duruşumuzu asla bozmadık. Gazze’ye 86 bin ton, Lübnan’a ise en fazla insani yardım desteği veren ülkelerden biri olduk. İsrail’le olan ticaretimizi hiç düşünmeden süratle kestik. Siyonist yönetimin Gazze’de işlediği suçları protesto etmek için milletimizle birlikte cadde, meydan, sokakları doldurduk.
BMGK başta olmak üzere uluslararası düzeyde karar alıcı mekanizmaları harekete geçirdik. Filistin devletinin tanınması için uluslararası arenada tüm imkânlarımızı seferber etmiş durumdayız. İsrail’in Filistin’deki soykırımını durdurmak için zorlayıcı tedbirlerin bir an önce alınmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Galant hakkında çıkan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin tutuklama kararını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Alınan bu cesur kararın sözleşmeye taraf tüm ülkelerce uygulanmasını önemli buluyoruz. Yıllardır dünyaya hak, hukuk, adalet ve insan hakları dersi veren Batılı ülkelerin bu noktada sözlerini yerine getirmeleri mecburidir.
İSRAİL LEHİNE KARARTMA UYGULANIYOR
İnsanlığın neredeyse tüm kurumlarıyla, tüm organlarıyla, tüm hücreleriyle kan kaybettiği bir dönemden geçiyoruz. Uluslararası sistemin imtiyazlı aktörleri, kendi çıkarları uğruna İslam coğrafyası başta olmak üzere dünyanın farklı bölgelerini, savaş, çatışma ve istikrarsızlık girdabına sürüklüyor. Dünya bilhassa İslam âlemi, zorlu bir sınamadan, kapsamlı bir kuşatmadan, sinsice hazırlanmış planların ateş çemberinden geçiyor. Bakınız, hemen yanıbaşımızdaki Filistin’de 14 aydır mazlumlar, masumlar, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve siviller acımasızca katlediliyor. Küresel yönetişim mekanizmaları, uluslararası örgütler ve uluslararası medya, Filistin’de, Lübnan’da ve daha pek çok bölgede işlenen insanlık suçlarını görmezden geliyor. Vahşetin gündeme gelmemesi için İsrail lehine tam anlamıyla bir karartma uygulanıyor.
İNSANI YAŞATMA ODAKLI DURUŞUMUZ ENGELLENEMEZ
Günümüz dünyasında, bilhassa da bölgemizde çatışmalar, savaşlar, kıtlık ve terör başta olmak üzere çeşitli sebeplerle yoğun bir göç dalgası yaşanıyor. Aileleri ve kendileri için daha güvenli, huzurlu ve müreffeh bir hayat kurma hayalini gerçeğe dönüştürmek isteyenler yollara düşüyor. Bu insani dram karşısında gelişmiş ülkelerin sergilediği vurdumduymaz tavır insanlık adına utanç vericidir. Biz tarih boyunca Asya’dan, Afrika’dan, hatta Avrupa’dan insanlara kapısını da, yüreğini de açmış bir ülkeyiz. Bugün de Türkiye olarak yıllardır milyonlarca çaresiz insana ev sahipliği yapıyor, kendi imkânlarımızı paylaşıyoruz. Ülkemizin insani siyasetini hazmedemeyenler, aleyhimizde kara propaganda yapsa da Türkiye’nin insanı yaşatma odaklı politikasını engelleyemez.
AİLE KURUMU BİLİNÇLİ BİR SALDIRI ALTINDA
Hiç şüphesiz en büyük çürüme ve yok oluş aile kurumunu hedef almış durumdadır. Aile mefhumumuz, toplumsal yapımız, örfümüz, değerlerimiz ve kutsallarımız küresel düzeyde bilinçli ve çok yönlü bir saldırı altındadır. Sapkın akımlar, özendirici yayınlar, reklamlar, moda adı altında yürütülen dayatmalar topluma rol model olması gereken aktörler aracılığıyla zihinlere nakşedilen aşağılık fikirler her tarafımızı kuşatmış durumdadır. Cinsel sapkınlıkların bir insan hakkı ve tercihi olarak sunulmasının gerisindeki sinsi amacı gayet iyi biliyoruz. Aileyi gereksiz bir yük, taşıması zor bir sorumluluk ve insanın hayatını kısaltan bir fotoğraf olarak göstermeye çalışanların amacı bireyi ifsat ederek tüm toplumu çökertmektir. Tarihen ve itikaden sabittir ki aile yapısı hırpalanmış, örselenmiş, çürütülmüş bir toplumun ayakta kalması mümkün değildir. STK’ların da bindikleri dal, kendilerini ayakta tutan sütun toplum olduğuna göre toplumun temeli olan ailenin korunması öncelikli hedefleri olmalıdır. İç cephemizi tahkim ve takviye etmek, çocuklarımız ve gençlerimize daha güvenli, daha vicdanlı, daha adil bir dünyayı miras bırakmak istiyorsak hep birlikte elimizi taşın altına koymalıyız. Bunu da çok geç olmadan hemen yapmalıyız.