SURİYE
Bir defa Suriye’de çok detay konuşmak için henüz çok erken, yani çok hızlı bir devrim gerçekleşti gerçekten, yepyeni bir dönem başladı. Elbette büyük umutlar vaat eden bir dönem, ama aynı zamanda bazı belirsizlikler, riskler de içeren bir süreç. İnşallah en kısa sürede bir istikrar oluşur, bir güven ortamı oluşur, yapılacak çok şey var gerçekten. Orada bir kurumsal yapının oluşması gerekiyor, güvenlik ortamının pekişmesi gerekiyor, ekonomik ortamın yine iyileşmesi gerekiyor. Dolayısıyla Suriye’deki bu dönüşümü etkilerini hemen 1 günlük çok kısa vadeli etkiler diye bakmamak lazım, belli bir vade içinde bu etkileri hep birlikte göreceğiz. Ama bugün de ifade etmeye çalıştım, komşunuzda sorun varsa siz bundan olumsuz etkilenirsiniz. Komşunuzda iyiye doğru bir gidiş olduğunda da olumlu yönde etkilenirsiniz, dolayısıyla Suriye’de yeniden yapılanma, Suriye’deki güvenlik ortamının iyileşmesi, istikrarın güçlenmesi, refahın artması Türkiye için de şüphesiz faydalı sonuçlar doğuracaktır ticaretten tutun başka ilişkilere varıncaya kadar. Dünyaya da bakarsanız ülkeler en fazla komşularıyla ticaret yaparlar, Amerika’nın en fazla ticaret yaptığı ülke Kanada’dır, Meksika’dır. Avrupa Birliği ülkeleri en fazla kendi aralarında ticaret yaparlar. Bu da tabii bir şey, yani coğrafyanın getirdiği bir şey. Dolayısıyla Suriye’nin istikrarının, refahının artması çok çeşitli kanallarda Türkiye’ye de fayda sağlayacaktır hem güvenlik açısından, hem de ekonomik açıdan Türkiye’nin lehine olacaktır. Ama tabii ki bu belli bir vadede ortaya çıkacak bir sonuç, elbette şu anda bir geçiş süreci var, henüz geçici hükümet de oluşmadı bildiğim kadarıyla, geçici bir idare var. Dolayısıyla geçici hükümet oluşacak, sonra daha güçlü kurumsal bir yapılanma ortaya çıkacak. Bizim oradaki tavrımız da çok açık ve net, biz tüm Suriye’nin, Suriye’de yaşayan herkesin, tamamının huzur içinde yaşayacağı bir siyasi ortam oluşmasını temenni ediyoruz. Hangi dinden olursa olsun, hangi etnik yapıdan, hangi mezhepten olursa olsun herkesin birlik içinde, huzur içinde yaşayacağı bir Suriye. Toprak bütünlüğünü koruyan, siyasal egemenliğini koruyan bir Suriye. Dolayısıyla Türkiye’nin pozisyonu çok açık.
Bu çerçevede de şunu söyleme isterim: Suriye’deki bu huzur ortamını bozmaya dönük provokatif hadiselere de ihtiyatla bakmamız lazım. Çok ihtiyatlı bir şekilde gelişmeleri takip etmemiz lazım. Suriye’de farklı amaçlarla Suriye’nin istikrarını bozmak isteyecek güçler her zaman olabilir, bunların sosyal medyadan ülkemizdeki birtakım kesimler üzerinden de algılar oluşturmaya çalışarak oradaki istikrarı bozmaya çalışıcı eylemleri olabilir. Bunlara karşı hepimizin çok uyanık olması lazım. Biz Türkiye’de olduğu gibi Suriye’de de Alevi’siyle, Sünni’siyle, Türk’üyle, Arap’ıyla, Kürt’üyle, Hristiyan’ıyla, Müslüman’ıyla, kim olursa olsun, Suriye Suriyelilerindir diyoruz. Suriyeliler birlik, beraberlik içinde yaşasın. Bir ortak şemsiye altında eşit vatandaşlar olarak huzur içinde, güven içinde yaşasınlar istiyoruz. Bunu bozmaya çalışan her türlü eylemin de hem Suriye’ye, hem bölgemize zarar vereceğine inanıyoruz, bunu ifade etmiş olayım.
Bu Suriye’deki yapılanma Türkiye’ye –az önce bahsettim- genel olarak mutlaka faydalar getirecektir. Az önce dediğim gibi, güvenlik açısından bir defa, Suriye’den Türkiye’ye yönelik terör tehditlerinin ortadan kalkması, DEAŞ gibi, PKK gibi terör tehditlerinin ortadan kalkması başlı başına zaten büyük bir fayda. Ama bunun da ötesinde ekonomik de, ekonomik olarak da tabii ki faydalar oluşacaktır. Suriye istikrar kazandıkça, zenginleştikçe, refahı arttıkça turizmden ticarete her türlü alanda ekonomik olarak da Türkiye’ye çok önemli katkıları olacaktır. Yeniden inşa sürecinde yine en yakın komşu olarak Türkiye’nin şüphesiz çok daha fazla katkısı olacaktır ve Türkiye’ye buradan katkılar oluşacaktır. İşte bu çerçevede bölgesel olarak da Güneydoğu daha fazla etkilenecektir. Tüm Türkiye bu olumlu etkilere muhatap olacak, ama hemen Suriye’nin sınır komşusu olan diyelim Güneydoğu tabii ki daha fazla etkilenecektir güvenlik bakımından da, ekonomik bakımdan da bu gelişmelerden daha çok etkilenecektir. Suriye’nin istikrarsızlığı nasıl bu bölgelere daha fazla yansıdıysa, istikrarlı bir Suriye’nin de olumlu etkilerini bu bölgemiz daha fazla hissedecektir diye inanıyorum. Burada Türkiye’de yaşayan geçici koruma altındaki Suriyeli kardeşlerimizle ilgili yine gelişmeler tabii etkiler değerlendirilirken dikkate alınmalı. Suriye’de ortam iyileştikçe, güvenlik ortamı, ekonomik ortam, gönüllü, güvenli geri dönüşün de artmasını bekliyoruz.
Bir taraftan da yıllardır Suriyelilerin Türkiye’de yaşayıp Türkçe’yi öğrenmeleri, buralarda geliştirdikleri ilişkiler yeni dönemde bir köprü vazifesi de görecektir Türkiye ile Suriye arasında. Suriyeli kardeşlerimiz gitseler, vatanlarına gittiklerinde aynı zamanda Türkiye’yi tanıyan, Türkçe’yi bilen insanlar olarak, Türkiye’den çeşitli bağlantıları olan insanlar olarak ekonomik ilişkilerimize de, kültürel ilişkilerimize de, turizmimize de, hangi alanı düşünürseniz düşünün, sanatsal dünyamıza da, her alanda katkıları devam edecektir diye inanıyorum.
DEVLET BAHÇELİNİN ÇIKIŞI VE DEVAMINDAKİ SÜREÇLER
Sayın Bahçeli’nin perspektifi çok açık, terörsüz bir Türkiye, huzurlu bir Türkiye. Türkiye yüzyılı dediğimiz Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu vizyonun da biliyorsunuz en önemli unsurlarından biri Türkiye yüzyılı huzurun yüzyılı olacaktır başlığı. Bu huzur meselesi, terörsüz bir Türkiye meselesi çok çok önemli. Dolayısıyla biz bir taraftan bütün vatandaşlarımızı eşit, onurlu vatandaşlar olarak demokratik bir ülkede kendilerini en rahat hissettikleri bir şekilde yaşamalarından yanayız. Demokratik bir ortamın sağladığı imkânlardan hukuk devleti çerçevesinde herkesin eşit vatandaşlık çerçevesinde yaşadığı bir ülke. Ama bir taraftan da terörün varlığı demokratik siyaseti zehirliyor değerli arkadaşlar. Ben hep altını çiziyorum, terörün başladığı yerde demokratik siyaset bitiyor. Terörün gölgesi siyasi partiler üzerinde olduğu sürece gerçek anlamda bir demokratik siyasetten bahsetmeniz mümkün değil. Dolayısıyla farklı partiler olabilir ülkemizde, farklı görüşler olabilir, bir hukuk düzeni içerisinde herkes özgürce fikirlerini ortaya koyar, ama terör bir siyasi partiye veya bir sivil gibi görünen bir yapıya bir şekilde etki ediyor, yönlendiriyorsa hiçbir demokratik ülkenin bunu kabul etmesi mümkün değil. Dolayısıyla biz şunu arzu ediyoruz: Terörün gölgesinde olmadığı bir demokrasi, bu çerçevede Türkiye’nin de bunu hak ettiğine inanıyoruz. Türkiye bütün içinde yaşattığı zenginliklerle birlikte kapsayıcı bir millet anlayışı içinde, bütün bu farklılıkları kuşatan bir millet anlayışı içinde yoluna devam edecektir. Ama bir taraftan da tabii şunun da altını çizmem lazım, biz hiçbir zaman kendi ülkemizin güvenliğini başkalarının kontrolüne bırakacak bir yaklaşıma da sahip değiliz. Türkiye Cumhuriyeti kararlı bir şekilde, kesintisiz bir şekilde terörle mücadelesini her şekilde sürdürecektir, ondan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ama elbette gönül arzu eder ki karşımızda bir terör örgütü kalmasın, bununla mücadele etmek ihtiyacı da ortadan kalksın, bunu da elbette kim istemez? Dolayısıyla önümüzdeki süreçlerde bu gelişmeleri hep birlikte takip edeceğiz. Biz her zaman demokrasiden yana olduk, kalkınmadan yana olduk, onun da altını çizmek isterim. Terör, demokrasinin de, kalkınmanın da düşmanıdır. Terörün olduğu yerde ne temel hak ve hürriyetlerinizi kâmilen yaşayabilirsiniz, ne de kalkınabilirsiniz. Dolayısıyla terörün ortadan kalktığı bir ortam hem ülkemiz için, hem doğu-güneydoğu için demokrasi bakımından da, kalkınma bakımından da çok daha olumlu bir ortam oluşturacaktır. Ama biz her türlü dediğim gibi terörle mücadelemizi kesintisiz bir şekilde sürdüreceğiz, ama bir taraftan da terör örgütlerinin ortadan kalktığı bir ortam elbette hepimizin de arzu ettiği bir ortam.