Suriye notları: ‘Şam’da her şey yolundaydı’ illüzyonu yerle bir « Türkiye'nin Sesi Gazetesi Resmi ve Tek İnternet Sitemiz Ankara Genel Müdürlüğü İletişim Numaramız 0312 922 05 73 0312 922 12 40

8 Ocak 2025 - 10:39

Suriye notları: ‘Şam’da her şey yolundaydı’ illüzyonu yerle bir

Son Güncelleme :

07 Ocak 2025 - 11:30

Suriye notları: ‘Şam’da her şey yolundaydı’ illüzyonu yerle bir

Suriye bugünlerde sadece yeni bir yılın değil yepyeni bir ülke olabilmenin de telaşını yaşıyor. Kolay değil elbette yarım asırdan fazla süren bir rejimden kurtulup özgürlüğünü kazanabilmek.

Ancak bu özgürlüğün de bir bedeli var. Halihazırda ülkenin dört bir yanında hasar tespit çalışması yapılıyor. Devlet adına neredeyse hiçbir şeyin kalmadığı bir ortamda altyapı ve üstyapı da tarumar halde. Suriyeliler için yol uzun, zorlu ve açıkçası bir hayli maliyetli.

Kilis’ten geçtiğimiz Suriye topraklarında önce terörden arındırılan bölgelerde ve ülkenin en büyük şehirlerinden olan Halep’te gördüklerimizi sizlerle paylaşmıştık. Şimdiyse Halep’ten çıkıp Hama, Humus hattı üzerinden başkent Şam’a devam eden yolculuğumuza dair notlarımızı aktarıyoruz.

Şam’a giden yolun düşündürdükleri…

Halep çıkışında önce beton bloklarla kapatılan bir bölge nedeniyle ana yoldan ayrılıyoruz. Burası halen terör örgütü tarafından kontrol edilen iki ayrı mahalle. Girişler kapatılmış. Suriye’de yeni yönetim burayla ilgili de bir süre belirlemiş. Amaçları kan dökülmeden bu bölgelerin de kendilerine teslim edilmesi. Eğer süreç olumlu sonuçlanmazsa buraya da operasyon yapılması bekleniyor.

Hama ve Humus hattını takip edip Şam’a doğru ilerlerken rejime ait terk edilmiş askeri araçları halen görmek mümkün. Kırsalı ana yola bağlayan köprülerin büyük çoğunluğu yıkılmış.

Yol boyunca ıssız arazilerin ortasında yükselen dev elektrik direkleri var. Ancak üstlerinde kablolar yok. Çoğu rejim askerleri tarafından ya kasten kesilmiş ya da daha sonra satılmak üzere çalınmış.

Suriye'de güvenlik işleri yeni yönetim unsurlarınca sağlanıyor. Foto: AA[Suriye’de güvenlik işleri yeni yönetim unsurlarınca sağlanıyor. Foto: AA]

Suriye’de en sık duyduğumuz soru: Nerelisin ağabey?

Başkent’in girişinde yeni yönetime bağlı birlikler tarafından karşılanıyoruz. Aracımız Türkiye plakalı. Kontrol için camı indirdiğimizde Türkçe olarak ‘Nerelisin ağabey?’ sorusunu duyuyoruz. Suriye’deki görev süremiz boyunca en çok duyduğumuz sorulardan biri de bu oluyor.

Güvenlikten sorumlu olan asker geçtiğimiz yıla kadar İstanbul’daki bir atölyede çalıştığından bahsediyor. Sonra İdlib’e gelmiş ve devrim sırasında da sorumluluk üstlenmiş. Şam’ın diğer bölgelere göre daha güvenli olduğunu ama yine de mümkün olduğu kadar merkezden ayrılmamız gerektiği tavsiyesinde bulunuyor.

Başkent ‘gönüllülere’ emanet

Şam’da da tıpkı Halep’te olduğu gibi kaos hakim. Trafik ışıkları ya da sosyal hayatın sıradan kuralları kimse için bir şey ifade etmiyor. Başkent’te bulunduğumuz süre içinde resmi kıyafetli bir polis görmediğimizi ekleyelim.

Sadece trafikte değil sağlıkta, eğitimde ve diğer pek çok alanda da resmi görevliler ortada yok. Hal böyle olunca Suriye’nin gençleri elini taşın altına koymuş. Ülke genelinde bir ‘gönüllülük’ hareketi başlamış. Bizim konuştuğumuz gönüllülerden biri mimarlık fakültesinde eğitimine devam eden üniversite öğrencisiydi. Okul çıkışı fosforlu yeleğini üzerine giyiyor ve şehrin en kalabalık kavşaklarından birinde gönüllü olarak trafiği düzenliyor.

Bir başka gönüllü grubu sabah erken saatlerde şehrin temizlik işleri için kolları sıvıyor. Bir diğer grup ise yoksullara ücretsiz ekmek dağıtımı işini üstleniyor. Anlattıklarına göre şu an Şam başta olmak üzere çok farklı şehirlere katılımın giderek arttığı bir gönüllü ordusu oluşmaya başlamış. Devlet sisteminin formatlandığı ve şimdilerde kendini bulmaya çalıştığı Suriye’de gönüllüler gerçekten de büyük bir iş yapıyor.

Emevi Camii sadece Suriye için değil İslam alemi adına da çok değerli bir yer. Foto: AA[Emevi Camii sadece Suriye için değil İslam alemi adına da çok değerli bir yer. Foto: AA]

Emevi Camii ve Kasiyun Dağı neden önemli?

Türkiye’de iki mesele özellikle de sosyal medyanın da etkisiyle belki de yeterince anlaşılamadı. Emevi Camii ve Kasiyun Dağı. Ülkemizde ‘Emevi Camii’nde namaz daha mı fazla sevap kazandırıyor?’ ya da ‘Kasiyun’dan başka Şam’a tepeden bakan dağ mı yok?’ gibi akla ziyan sorular soruluyordu. Buraya geldiğiniz aslında meselenin çok daha derin olduğunu net bir şekilde görüyorsunuz.

Örneğin, Camii’nin yatsı namazından sorumlu imam çok basit bir şekilde izah etti. Buranın Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mescid-i Aksa’dan sonra İslam dünyasının en önemli 4’üncü camisi kabul edildiğini hatırlattı. Rejim döneminde buraya sürekli Esed’in askerleri geliyormuş ve insanların rahat bir şekilde ibadet etmesini dahi engelliyormuş. Haliyle bir süre sonra böylesine tarihi önemi olan bir camiye kimse gelemez olmuş.

Şimdi buraya akın eden halk aslında sadece toplumun değil bu tarihi caminin de yıllar sonra özgürleştiğini anlatıyor. Camiye gelenler aslında rejim dönemindeki baskıya ve zulme nispet yaparcasına ibadetini rahatça yapabildiğini tüm dünyaya gösteriyor.

Kasiyun Dağı aslında Suriyelilerin geçmişe özlemlerinin en büyük simgelerinden. Foto: AA[Kasiyun Dağı aslında Suriyelilerin geçmişe özlemlerinin en büyük simgelerinden. Foto: AA]

Kasiyun Dağı için de benzer bir süreç var. Biz akşamüzeri dağa çıkmak üzere yola düşüyoruz. İnanılmaz bir trafikle karşılaşıyoruz. Devrimin üzerinden günler geçmesine rağmen buraya ilgi hiç azalmamış. Şam’ı tepeden gören bu alanda adet olduğu üzere kahvelerimizi söylüyoruz. Az sonra masamıza bir aile yaklaşıyor. Kızları çok akıcı bir şekilde Türkçe konuşuyor. Bu durum artık şaşırtıcı değil. Ancak Türkiye’ye hiç gitmediklerini öğrenip, duraksıyoruz. Türkçeyi sadece Türk dizileri izleyerek öğrenmiş olmaları çok ilginç.

Neden burada olduklarını soruyoruz… Ailenin babası anlatıyor. Eskiden bu dağ Suriyeliler için soluklandıkları en önemli alanlardan biriymiş. Şehri yukarıdan görmek, sevdikleriyle sohbet edip çay-kahve içmek hatta güneşin doğuşunu buradan izlemek Şamlılar için bir ritüel gibiymiş.

Esed rejimi bir süre sonra burayı da halkın girişine kapatmış. Sadece bununla da kalmayıp içeriyi varil bombalarının üretildiği bir alana çevirmiş. Ailenin babası anlatırken bize katılan bir başka Suriyeli “Belki de evime düşen bombalardan biri burada üretildi. Evim yıkıldı. Ama ben hayattayım. Katil Esed de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.” diyor.

Şam merkezde yer alan mahallelerde acı, yıkım ve gözyaşının izleri duruyor. Foto: AA[Şam merkezde yer alan mahallelerde acı, yıkım ve gözyaşının izleri duruyor. Foto: AA]

‘Şam’da her şey yolunda’ illüzyonu

Şam’da bulunduğumuz süre içinde işlerimizi tıpkı Halep’te olduğu gibi Türkçe konuşarak ve TL ile harcama yaparak halledebildik. Elbette diğer yerlere göre Şam biraz daha iyi. Ancak özellikle iç savaş yıllarında sürekli dile getirilen bir iddia vardı. Aslında Şam’da her şeyin yolunda olduğu ve hayatın çok normal şekilde devam ettiği…

Şehrin kalbi sayılabilecek yerlerdeki binalara bakarsanız bunun doğru olduğunu düşünebilirsiniz. Ama arabaya binip 7-8 dakika uzaklaşırsanız aslında Esed döneminde Şam’da dahil nasıl bir yıkım yaşandığına gözlerinizle şahitlik edebilirsiniz.

Sadece tek bir örnek anlatalım. Kabun Mahallesi merkeze bir hayli yakın. Buraya vardığınızda mahallelerin içlerine girebilmeniz imkansız. Kasıtlı olarak tüm yollar rejim tarafından kapatılmış. Gözünüzün alabildiği her yer yıkılmış, terk edilmiş binalarla dolu. Adeta hayalet bir şehir. Ve burası tek bir nokta. Benzer çok sayıda mahalle var.

Aslında kamuoyunda bazı kesimler ‘Şam’da her şey yolunda’ algısını inşa ederken burada binlerce kişi hayatını kaybetmiş, yüz binler evinden olmuş. Ancak geçmiş yıllarda yayınlanan ‘Esed rejiminde Noel kutlaması’ ve benzer videolar bu gerçeği yıkıp onun yerine içi boş bir illüzyon yaratmış.

Başkent Şam'da dahi araçlara yakıt alabilmek hayli zorlu. Yol kenarında bidonlarla satılan yakıt şimdilik az da olsa iş görüyor. Foto: AA[Başkent Şam’da dahi araçlara yakıt alabilmek hayli zorlu. Yol kenarında bidonlarla satılan yakıt şimdilik az da olsa iş görüyor. Foto: AA]

Türkiye’nin gönül bağı ve ‘Türkçe’ meselesi

Şam’da evlere sabah ve akşam 1’er saat olmak üzere genelde iki saat elektrik veriliyor. Otel ve restoranlar jeneratörle çözüm üretme derdinde. Ne başkentte ne de başka bir noktada sağlıklı bir internet erişimi imkansız. Telefon hatları da sürekli gidip geliyor. Şu an ülkede bir düzenden ya da işleyen sistemden söz etmek mümkün değil. Ülkenin para birimi zaten pul olmuş. Asgari ücret dolar üzerinden bir hayli düşük.

Devrimin ardından tüm bunların bir anda düzeleceğini düşünen varsa ciddi anlamda yanılıyor. Suriye’nin milyarlarca dolara, zamana ve farklı desteklere ihtiyacı var. Ülke içinde sorunlar olsa da herkesin ağzında yurt dışındaki Suriyelilere ‘eve dönün’ çağrısı var. Bunun hem sermaye hem iş gücü olarak ciddi katkı sağlayacağı inancı hakim. Herkesin aklında bir an önce yaşanılabilir bir Suriye inşa etmek var.

Suriye'nin dört bir yanı fotoğraftaki gibi yıkımla dolu. Ülkenin yeniden inşası için milyarlarca dolara, çokça zamana ve gerçek dostlara ihtiyaç var.[Suriye’nin dört bir yanı fotoğraftaki gibi yıkımla dolu. Ülkenin yeniden inşası için milyarlarca dolara, çokça zamana ve gerçek dostlara ihtiyaç var.]

Türkiye elbette bu noktada öne çıkıyor ve etkisi çok büyük. Ancak sahadaki tüm gelişmeleri sadece Ankara üzerinden okumak bizi doğru bir sonuca götürmez. Yeni Suriye’de farklı oyuncular, dengeler ve hesaplar var. Hükümet üyelerinin ilk yurt dışı ziyaretlerini neden Körfez ülkelerine yaptıkları sorusunun cevabı biraz da burada yatıyor. Körfez ülkelerinin parası Suriye için en kestirme kurtuluş yollarından biri olarak öne çıkıyor.

Yine de Suriye sokaklarında attığınız her adımda bir hususu net şekilde hissediyorsunuz… Türkiye, sürecin başından bu yana belki de en zor yolu seçip, bölge halkıyla gönül bağı kurmayı tercih etmiş. Ve bunu başarmış da.

Sadece Türkiye gelip çalışanlardan bahsetmiyorum. Üniversite eğitimi alan Suriyelilere baktığımızda da Türkiye’nin etkisi çok fazla. Bunu sadece bizim ülkemize gelip üniversite okuyan gençler olarak düşünmemek gerek.

Suriye’nin kuzeyinde terörden arındırılan bölgelerde Türkiye’nin açtığı eğitim kurumları bambaşka bir iş. Ve bunu Suriye’ye gittiğinizde görebiliyorsunuz. Tüm bu üniversite mezunu Suriyeliler ülkelerinin yeniden inşasında çok kritik görevler alacak. Kimi doktor kimi hakim kimi emniyet müdürü kimi gazeteci olup ülkesi adına çalışacak. Ve gönüllerinin bir köşesinde Türkiye çok değerli bir yerde olacak.

Türkiye'nin izlerini Suriye'de çok farklı yerlerde görebiliyorsunuz. Ankara, bölge insanıyla 'gönül bağını' çok sağlam inşa etmiş.[Türkiye’nin izlerini Suriye’de çok farklı yerlerde görebiliyorsunuz. Ankara, bölge insanıyla ‘gönül bağını’ çok sağlam inşa etmiş.]

Suriye’nin geleceğinde elbette Türkiye’den gelecek yardımların etkisi çok fazla olacak. Ancak asıl mesele Türkçe’nin konumlanacağı nokta. Suriye’de neredeyse her evde Türkiye geçmişi olan birileri var. Türkçe konuşabilen Suriyeli sayısı tahmin edilenin çok ötesinde. Haliyle Ankara’nın gelecek yıllardaki konumunu ve ağırlığını düşünürken belki de Türkçe’nin etki alanı üzerinden okuma yapmak bizi daha doğru bir sonuca ulaştıracak.

Ümit edelim hem Suriye hem de Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri için bu süreç en doğru şekilde ilerler. Acıyla, göz yaşıyla ve ölümle anılan Suriye artık daha mutlu bir geleceğe adım atar. Belki de bir sonraki Suriye ziyaretimizde hiç olmazsa en temel ihtiyaçların artık kolayca karşılanabildiği bir ülke görebiliriz.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
301 Moved Permanently

Moved Permanently

The document has moved here.