“TÜM İNSANLIK İÇİN EN DOĞRU OLANI SÖYLEMEKTEN GERİ DURMADIK”
“Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde veto yetkisine sahip bir İslam ülkesinin bulunması ihtiyaçtan öte artık bir zorunluluktur.” diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak 5 daimi üyenin adaleti esas alan bir güç paylaşımına gitmek yerine güç temerküzüyle sorunları bastırmaya çalıştıklarını görmekteyiz. Şurası unutulmasın ki bu değişim dalgasına direnildikçe sorunlarımızın hem sayısı hem de ölçeği büyümeye devam edecektir. Tabii bizim bütün bu gerçekleri açık yüreklilikle dillendirmemizin kimi dostlarımızı memnun etmediği bilincindeyiz. Ama biz ‘dost acı söyler’ prensibine yürekten inanan bir ülkeyiz. Eleştiriye uğrasak dahi hakkı, hakikati ve tüm insanlık için en doğru olanı söylemekten geri durmadık. Bundan sonra da geri durmayacağız.”
“NEREDE BİZE İHTİYAÇ VARSA ORADA OLMANIN GAYRETİNDEYİZ”
Erdoğan, AK Parti Konferans Salonu’nda, 16’ncısı düzenlenen Geleneksel Büyükelçiler İftarı’nda, krizlerle çevrili bir coğrafyada enerji güvenliğinden terörle mücadeleye, gıda güvenliğinden kalkınmaya, kritik roller üstlendiklerini belirtti.
“Sayısını 22 yılda 163’den 262’ye çıkardığımız dış temsilciliklerimizle, 5 kıtada 170 ülkede 63 ofisiyle faaliyet gösteren TİKA’mızla, 55 ülkede eğitim faaliyeti yürüten Türkiye Maarif Vakfımızla ve Yunus Emre Enstitüsü, AFAD, Kızılay, Anadolu Ajansı gibi kurumlarımızla nerede bize ihtiyaç varsa orada olmanın gayretindeyiz” diyen Erdoğan, dost ve kardeş bildikleri insanların kötü günlerinde de yanlarında olmaya çalıştıklarını söyledi.
500 yılı aşan köklü diplomasi tecrübelerinin rehberliğinde, krizleri çözmenin, insani dram, zulüm ve mağduriyetleri sona erdirmenin peşinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu süreçte ilkemiz şudur; mazluma da zalime de kimlik sorulmaz. Biz kriz bölgelerine bakarken etnik aidiyetleri, inançları, renkleri, kökenleri değil, yalnızca el uzatılması gereken insanlar görürüz. Gazze’de nasıl insanlığın vicdanı olmaya gayret ediyorsak, Ukrayna’daki sivil kayıpların önüne de aynı hissiyatla geçmenin mücadelesini veriyoruz. Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne desteğimizi sürdürürken, muhtemel bir çözümün ne Rusya’sız ne Ukrayna’sız olabileceğine inanıyoruz. İlk günden bu yana ateşe körükle gitmeden krize çözüm üretmeyi amaçladık. İstanbul süreci, Karadeniz Tahıl Girişimi, esir takası gibi inisiyatiflerle savaş şartlarına rağmen müzakere ve uzlaşının mümkün olabileceğini gösterdik. Savaşan taraflardan herhangi birini dışlayan formüllerin sonuçsuz kalacağını her vesileyle dile getirdik. Gelinen noktada bu yaklaşımların ne kadar gerçekçi ve isabetli olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz. Kalıcı barış ancak adil ve onurlu bir barışla mümkündür. Bunun yolu da iki tarafın temsil edildiği bir müzakere sürecinden geçiyor. Bölgemizin kana, çatışmaya ve gözyaşına doyduğunu artık herkesin, tüm tarafların görmesini ümit ediyoruz. Tek bir masumun dahi ölmemesi için müzakerelere ev sahipliği dahil her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.”
GÜNCEL
6 gün önceGÜNCEL
6 gün önceGÜNCEL
7 gün önceGÜNCEL
11 gün önceGÜNCEL
13 gün önceGÜNCEL
13 gün önceGÜNCEL
17 gün önce